Özlemle...



Çok özlüyoruz...Hep özleyeceğiz.




Kafa Dağıtmaya Birebir En Güzel 5 Chick-Lit (Piliç Edebiyatı) Kitap

Chicklit, türkçeye piliç edebiyatı olarak çevrilmiş. Şöyle açıklayayım bu kitaplar genelde 30 yaşlarının başlarında, mutsuz, sıradan bir hayatları olan kadınların tam da en dibe vurmuşken -ki bu en dibe vurma hali büyük çoğunlukla sevgilisinin onu en yakın arkadaşıyla aldatması, işten kovulma gibi etkenlerle vuku bulmuştur- aşık olmalarını, ve tek tek hayatlarının iplerini tekrar ele alma süreçlerini ironik bir dille anlatır... Öyle ağdalı bir dili ya da size katabileceği edebi değerleri yoktur bu kitapların ama işte tam da bu yüzden berbat ve yoğun bir gün geçirmişken eve gelip biraz kafanızı dağıtmak istediğinizde okumak için birebirdir. Sizi yormaz aksine sinirlerinizi gevşetir, ferahtır, kasvetiyle içinizi sıkmaz. Aslında romantik komedi filmlere de benzer biraz.


Kısacası chicklit edebiyatı diğer arkadaşlarının yanında hep aşağılanır, yeterli bulunmaz, ama mutsuzluktan öldüğünüz bir gece yüzünüze bir gülücük kondurup en yakın arkadaşınız oluverir. Şimdi bu türün en sevdiğim örneklerine geçelim.

1. Keşke Beni Görebilsen - Cecelia Ahern

Cecelia Ahern'in kitaplarını genel olarak çok sevmekle beraber, aralarında Keşke Beni Görebilsen'in yeri benim için özeldir. Kitabı kısaca özetlemek gerekirse; Elizabeth, annesi tarafından küçük bir çocukken kız kardeşiyle birlikte terk edilmiş, yıllarca kız kardeşine annelik yapmış, yaşadıkları yüzünden katı,kontrolcü, keskin sınırları olan karakter. İşin kötüsü kız kardeşi gittikçe daha çok annesine benziyor ve bir oğlu (Luke) olduğunda da onu büyütmesi için Elizabeth'e bırakıp ortadan kayboluyor. İşte burada hikayeye Ivan giriyor. Luke'un hayali arkadaşı. Fakat o da ne? Bu hayali arkadaşı Elizabeth'de görmeye başlıyor ve işte aşk tam da burada bize göz kırpıyor!

Cecelia Ahern'in tarzını chick lit edebiyatının üzerine serpilmiş bir tutam sihir tozu diye tanımlayabiliriz.Yazar en çok 'Not. Seni Seviyorum' isimli kitabıyla tanınıyor ama bana sorarsanız kitapları arasında en sıradan olanı da o.

 2. Pasaklı Tanrıça - Sophie Kinsella

 İnanılmaz eğlenceli, dramı hiç olmayan bir kitap. Baş kahramanımız, Samantha, 20 li yaşlarının ortalarında işkolik bir avukatken işinde çok büyük ve geri dönülmez bir hata yapıyor. Samantha Londra'daki ofisinden dışarı çıkıp ilk bulduğu trene atlıyor, aklında sadece bulunduğu ortamdan, hayatından olabildiğince uzaklaşmak var. Sonuçta kendisini hiç bilmediği bir yerde buluyor ve yol sormak için kapısını çaldığı ilk evde onu iş görüşmesi için bekledikleri temizlikçi sanıyorlar! Samantha daha ne olup bittiğini anlayamadan o evin temizlikçisi oluveriyor. Üstelik ütü nasıl yapılır, yemek nasıl pişirilir? en ufak bir fikri yok!

 3. Karpuz - Marian Keyes

 Bu kitapta da esas kahramanımız Clair'i kocası bebeklerinin doğduğu gün başka birine aşık olduğunu söyleyerek terkediyor. Kitap Clair'in bebeğiyle ailesinin yanına İrlanda'ya dönmesiyle birlikte tekrar hayata tutunabilme çabasını ve 'Bir daha asla!' dediği halde yeni tanıştığı, çok çekici bir adama sırılsıklam aşık olmasını hiç yormayan, akıcı bir dille anlatıyor.

 4. Senden Başka yok - Marian Keyes

 Anna, geçirdiği bir kazadan sonra ailesinin Dublin'de ailesinin evinde çok berbat bir durumda. Aklında sadece New York'a geri dönmek ve çok sevdiği işine, arkadaşlarına ve en önemlisi de kocası Aidan'a kavuşmak var. Üstelik Aidan bir süredir esarengiz bir şekilde ortada yok. Öncelikle uyarayım genel chick-lit tarzının aksine bol bol ağlatan ama kurgusu, size hissettirdikleri ve düşündürdükleriyle mutlaka okumalısınız diyebileceğim bir kitap.

 5. Anna and the French Kiss - Stephanie Perkins

 Şimdi bizimkiler kitabı Paris'te Aşk diye çevirmişler ama Allahaşkına Anna ve Fransız Öpücüğü'nün yerine geçer mi :) Kitap lisenin son yılında ailesi tarafından zorla Paris'te bir okula gönderilen Anna'nın Paris'i keşfetmesini, okuldaki arkadaşlıklarını ve tabii ki sırılsıklam aşık olmasını anlatıyor. Dili oldukça sürükleyici ve eğlenceli. Kitapta Paris'in turistik yerlerinin anlatımını oldukça başarılı bulduğumu da söylemeliyim. Eğer Paris'i seviyorsanız ve çerez bir okumalık arıyorsanız kendinize, güzel bir seçim olabilir.

Toplumsal Cinnet Hali

Resmen toplumsal bir cinnet geçiriyoruz. Bir grup insan 'millet vatan sevgisi' adı altına sığınarak içlerindeki cani duyguları tatmin ediyor, yollar kesiyor, kimlik soruyor, doğum yeri altında ne yazdığına göre ya insanları salıveriyor ya öldüresiye dövüyor, araçlarını gaspediyor, doğudan, güneydoğudan gelen otobüsler taşlanıyor, ekmek parası peşinde koşan mevsimlik işçiler sırf kürt oldukları için linç ediliyor...Sanal alemde ise ayrı bir filmdir gidiyor... Okumuş, kültürlü, kimilerini bugüne kadar 'duyarlı' olarak nitelendirdiğim insanlar iletileriyle ana-avrat küfrediyor, "Yakın oraları da kurtulalım" diyor, düşünme yetilerini kaybetmiş gibi kana kan isteyen, vahşet dolu yazılar yazıyor, bir grup faşistin yol kesip kürt avına çıktığı vidyoları paylaşıyor ve sanıyorum sadece ilkel benlikleri ile konuşuyorlar... Öte yandan yine listemdeki kürt kökenli arkadaşlarımdan bazıları bu sefer dövülen işçilerin, sokağa çıkma yasağı yüzünden ölü bedeni evinde çürümesin diye buzlukta saklanan küçük kızın fotograflarını paylaşıp bunları ödeyeceksiniz, evlerinizi ateşler bassın, acılar içinde can verin, bin katını siz yaşayın yazıyorlar. Herkes birbirine düşman olmuş durumda.... Bir de trajikomik bir şekilde sosyal medya hesaplarından insanlar ünlü avına çıkmış, profil fotoğrafını karartmayan, "Şehitler ölmez vatan bölünmez" yazmayan yazarlara, oyunculara, şarkıcılara ana avrat düz gidiyor, "S.ktir git bu ülkeden bi daha seni okumicam, izlemicem, defoll yaaaa" yok eğer bu ünlü kişimiz sadece ekranını kararttıysa "Neden türk bayrağı koymadın, neden ne mutlu türküm diyene yazmadın, sen hdp ye mi oy verdin. Defol pislik, arkadaşlar bir daha bunun oynadığı dizileri izlemeyelim, gebersin pislik." yazıyorlar..... En komiği de tüm bunlar olup biterken, ülke böylesine çıldırmış bir haldeyken ve kan gövdeyi götürmüşken bir grup insan da facebook listesinin derdine düşmüş durumda: "AKP ye , HDP ye oy verenlerr beni silsinn!" falan diyorlar. Kötü bir şaka, unutulmayacak bir kabus gibi...